3 Ocak 2011 Pazartesi

MUSTAFA KEMALİMİ VURDULAR- CENKUT YILDIRIM



Kitapçının önünden sakin sakin geçerken bir an dikkatimi Büyük Önderimizin bir at üzerinde, ateşlerin ortalığı kızıl renge boyadığı savaşta, karanlık bir geceye inat kendinden emin bir şekilde herkesi selamlarken ay gibi parlayıp etrafını aydınlatan ve Türk milletine umut saçan, mutluluk veren ve en önemlisi de galibiyeti simgeleyen o güzelim resmi oldu. Hafif bir tebessüm ile Atamızın başarısını düşünürken dikkatimi afişin başlığı çekti. Tebessümüm bir anda hüzne ve öfkeye döndü. Çünkü şöyle yazıyordu:”Mustafa Kemalimi Vurdular”

Bulmalıydım bu kitabı ve hemen incelemeliydim… Böyle kitap mı olur? Ulu Önderimizin büyüklüğüne, yenilmezliğine gölge mi düşürmeye çalışıyorlar diye hemen kitapçıya girdim. Biraz öfke biraz da hüzünle bu kitabı aramaya başladım. Rafların ön sıralarında yer aldığı için kitabı kolaylıkla bulup önce sayfalarına şöyle bir göz attım ve kitabın arka sayfasında yer alan tanıtım yazısını okudum. Şöyle yazıyordu:

“Kanımca, kazanımlarımızın farkında olmayan bir toplum olma özelliğimiz, eğitimle başlıyor. Bize okullarda yer çekimi olmasaydı, suyun kaldırma kuvveti olmasaydı gibi olgular ters- düz edilerek bir şeyler öğretilirken ‘Cumhuriyetin kazanımları’, ‘Mustafa Kemal olmasaydı’ gibi önemli sorular öylesine geçiştiriliyor. İşte bu kitabı yazarken farklı bir pencereden tarihi ters-düz ederek bunu anlatmaya çalıştım.”yazıyordu.

Kitabı elimden bırakmadan bu güne kadar hiç düşünmediğim bu soruların cevabını düşündüm. Sahi ne olurdu cumhuriyet olmasaydı, Osmanlı idaresinde kalsaydık, Mustafa Kemal olmasaydı? Aklımdan geçen tek şey “Çok kötü olurdu!” demek oldu. Gerisini düşünemeyecek kadar zihnime kilit vurulduğunu sandım.


Daha önce Cenkut Yıldırım’ın hiçbir kitabını okumamıştım ve bu yazara ait hiçbir bilgiye de sahip değildim. Bu nedenle yazarımızın penceresinden ve hayallerinden Mustafa Kemal olmasaydı ne olurdu sorusuna cevap almak için kitabı hemen aldım.

Kitabın ilk sayfalarında 1919 yılında Ali Galip’in, Mustafa Kemal’i pusuya düşürerek hain bir plan sonucu öldürüldüğünü ve ülkemizin itilaf devletleri tarafından sömürge haline getirildiği yazıyor. Anadolu’nun kuzeyinde Lazistan Pontus Devleti, doğuda Ermenistan ve Kürdistan Devletleri, güneyde Fransız- Hatay Devleti ile İtalyan Kolonisi, batısında tabiî ki Yunanistan yer alıyor. Geriye kalan yer yani iç Anadolu ve İstanbul, Osmanlı devletine bırakılmış. Bırakılmış; ama Osmanlı topraklarında Türklere hiçbir söz hakkı verilmeden, köle gibi çalıştırılarak, şanlı tarihi unutturulmaya çalışılarak, dili ise yabancı dil istilasına uğratılarak bırakılmış. Tüm bunlar olurken Osmanlı başkenti olan İstanbul’da oturan padişah eli kolu bağlı ve halinden memnun bir şekilde olanları izliyor. Üstelik yabancı devletlerin desteği ile ve onların istediği şekilde ülkesini yöneterek Türk devletinin ve Türk insanının itibarını ayaklar altına alıyordu.

Osmanlı devletinin bu acı durumu açıklandıktan sonra olaylar başlıyor. Yazarımız bu olumsuzlukların günümüzde yaşandığını hayal ederek İç Anadolu’ya sıkışıp kalan Türk ve Kürtlerin tek bir yürek olup, tek devlet adı altında, tek millet bayrağı altında yaşamak için verdiği mücadele ve halkının zor durumunu dile getiriyor. Daha sonra halkın arasından genç, zeki ve çalışkan bir kaymakam olan Kemal’i ana karakter seçiyor. Kemal ülkesine kurtarmak için mücadelelere girişiyor ve sonunda…

Sonunu paylaşmaktan ziyade herkesin beş dakika da olsa düşünmesini istiyorum: Ülkemiz bu durumda olsa, cumhuriyet olmasa, İzmir işgal altında olsa veya Kürdistan, Ermenistan gibi devletler misak-ı milli sınırları içerisinde olsa ne olurdu? Sizin hayallerinizde Türkleri ne gibi bir acı son beklerdi. Son olarak da Kemal’in ülkesini kurtarmak bakımından başarılı olup olamayacağına dair fikirler üretip vatanımızın, bağımsızlığımızın, bütünlüğümüzün, milli değerlerimizin, tarihimizin ve dilimizin değerini daha iyi anlamanızı temenni ediyorum…


2 yorum:

Unknown dedi ki...

Devamı bu şekilde mi? 😢

Unknown dedi ki...

Devamı varmı