4 Ekim 2010 Pazartesi

DÜN, BUGÜN VE YARIN...

Yaza veda etmeye başladığımız ve sonbaharın kendisini iyiden iyiye hissettirmeye başladığı soğuk bir gün ve sabahın yedisi daha da kötüsü saatimin alarmı çalıyor. Şu an için duymak isteyeceğim en kötü ses diye olumsuz bir düşünce ile başladım yeni güne. Kahvaltı masasına oturduğum an bir gün boyunca yapmam gereken rutin işleri düşündüm, sonra ertesi günü, sonra ertesini derken kendimi mutsuzluğun acımasız ellerine teslim etmeye başladım. Bugün yaptığım işlerin aynısını yarın da yapacağım, sonrasında da aynı şeylerle meşgul olacağım. Kısaca her günüm bir öncekinin aynısı olacak… Böylesine kendimi olumsuzluklarla doldurarak başladığım yeni günde güzel bir şeyin olmasını beklemek büyük bir yanlışlıktır her halde diye düşünerek üzerime bir hırka alarak hızlı adımlarla çıktım evden.

Sokağa kendimi atıp otobüs beklemeye başladığım an ayaklarımın altında sararmış ve biraz yıpranmış sayfalarıyla eski bir gazete parçası dikkatimi çekti. Kimi yerleri silinmiş veya yırtılmış gazeteden okuyabildiklerim şunlardı:’’ Mutlu olmanın bir yolu da pozitif düşünmektir. Her olaya, her şeye olumsuz bakmak insan sağlığını bozar. Stresten uzak durmak istiyorsanız, hayata sürekli olumsuz bakan negatif insanlardan mümkün olduğunca uzak durun. Bu sizin için daha iyi olacaktır.’’

Otobüse bindiğim an okuduklarımı düşünmeye başladım. Bu sabah ben kendime ne kadar çok zarar vermiştim ve vermeye devam edecektim. Çünkü olumsuzlukla başlanan bir günde güzel bir şeyin olmayacağına da kendimi inandırmıştım. Hemen negatif düşünceleri zihnimden silip pozitif düşünmeliyim derken karşı koltukta oturan ellili yaşlarda, zayıf bir adam dikkatimi çekti. Adamın üzerinde yazdan kalma ince bir tişört, ayağında bir tarafı kopmak üzere olan terlik, elleri ise soğuktan mı, çalışmaktan mı çatlamış bilmiyorum. Şimdi karşımda bu adamı görerek ne kadar pozitif düşünebilirim ki derken içimde bir sızı hissettim. Adamın zavallı halimiydi beni üzen, kendi halime şükretmeyişim mi, bardağın dolu tarafına bakamayışım mıydı bilmiyorum.

Her insanın farklı bir yaşamı, farklı şeylerle mücadelesi vardı. Kimi bir dilim ekmeğe, bir ayakkabıya, bir kazağa, kimi para kazanabileceği bir işe, kimi sıcak bir yuvaya, kimisi yanı başında sıcak bir nefese veya en önemlisi sağlıklı bir yaşama muhtaç olarak yarından bir şeyler umarak yaşarken ben yarınlarımın aynı olmasından şikayetçiydim. Kendimi şöyle bir düşündüm ne bir dilim ekmeğe, ne hırkaya, ne de sıcak bir yuva ne de bir işe ihtiyacım vardı. Benim tek eksiğim bardağın dolu tarafına bakmayı bilmeyişim, pembe bir gözlük ile hayata ve yarınlara sıkı sıkı sarılmayışımdı. Şu anda benim acilen yapmam gereken şey yarınları farklılaştıracak kişinin yine ben olduğumu bilerek, bugünü dünden farklı kılacak bir şeyler yapmak için harekete geçmektir.

Otobüsten inmek üzere ayağa kalktığımda kafamdaki tek düşünce şuydu: ‘’Bugünün dünden daha güzel olup yarınların da bugünlerden daha güzel olacağıydı.’’













4 yorum:

Unknown dedi ki...

çok güzel içsel bir yazı..

ÇİGDEM dedi ki...

ELLERİNİZE SAĞLIK SANKI BENI ANLATMISSINIZ... HER GUNUM AYNI DIYE ŞİKAYET EDENLERDEN BİRİ OLARAK YAZINIZBENI ÇOK ETKILEDİ

sibel g. dedi ki...

bende çok beğendım gulerciğim... yeni yazılarını beklıyorum

AHMET dedi ki...

etkıleyıcı bır yazı.