6 Ekim 2010 Çarşamba

PİRAYE



   ‘’Piraye’’ adlı kitabı kitapçı raflarında görmeye başladığım ilk günden itibaren merak ettiğim tek şey Piraye ‘nin ne demek olduğuydu. Aslında kitabı okumamda ki en büyük etkendi de Piraye adının bende uyandırdığı heyecanın gizemini çözmek.


    Kitabı alıp otobüse bindiğim an kendime oturmak için bir yer ararken arkalarda yaşlı bir teyzenin yanında boş bir koltuk gördüm. Arkaya doğru hızlı adımlarla yürürken otobüsteki yorgun insan halleri de gözümden kaçmadı. İnsanlardaki bu yorgunluk ve yılgınlığa karşılık bende yeni bir kitaba başlamanın, yeni hayatlar tanıyacak olmanın verdiği küçük bir heyecan vardı. Şimdi güzel bir yer bulmanın da verdiği rahatlık ile hemen, yeni aldığım Piraye’yi okumaya başladım.

 Genç ve güzel Piraye, özgürlüğüne düşkün, eşitlikten, haktan yana olan diş hekimliği fakültesinde okuyan zeki bir kızdır. Piraye adının nereden geldiğini ve pirayenin ne olduğunu daha ilk sayfalarda öğrenip kitabın adına dair merakım bitse de kitap elimden düşüremeyeceğim kadar sürükleyiciydi.

   Piraye adını Nazım Hikmet’in eşinden almıştır. Genç kızın babası elinden kitap düşmeyen, aydın bir insandır. Kızlarına Nazım Hikmet’in karısının adı olan Hatice Piraye ‘yi koyar. Bir kızına Hatice, diğer kızına Piraye ismini veren bir baba; o dönemin yasaklı şairine olan sevgisini de gözler önüne sermektedir.

  Roman, Piraye’ nin aile, okul, arkadaşlık, aşk ve evliliği üzerine kurulmuştur. İdealist ve eşitlik yanlısı olan bir kızın aşkı, evliliği ve sonrada çocuğu için nelerden vazgeçebileceğini bizlere gösterirken roman kahramanımıza kimi zaman kızıyoruz, kimi zaman onun için üzülüyoruz kimi zamanda ona ‘’aferin sana’’ diyoruz. Piraye herhangi biri gibi gelse de aslında tanıdığımız, hem de çok yakındandan tanıyıp değer verdiğimiz bir kişi gibi romanın başından sonuna kadar sizin duygularınıza yön veriyor.

   Yazarımız Canan Tan, aslında roman kahramanının yaşantısına bir kadın duyarlılığı ile yaklaşıyor. Özgürlüğe düşkün olan kızımız Piraye, çok sevdiği Haşim ile evlenip Diyarbakır’a gelin gitmesi orada önce özgürlüğünden taviz vermek zorunda kalması sonrası mesleğini icra edememesi sonra çok sevdiği kocasından şiddet görmeye başlaması ve üzerine gelecek kumaya engel olamamasını okurken içiniz acıyacak. Kimi zaman Piraye’ye, kimi zaman Haşim’e kızsak da asıl törelerin acımasızlığı karşısından en idealist insanların bile çaresiz kalışı içimizi yakacak.

Büyük bir merakla aldığın ve eve kadar dayanamayıp otobüste okumaya başladığım bu kitabın son sayfalarında yatağıma uzanmış ve Piraye’nin başına gelen olayları hem çaresiz bir şekilde okuyor hem de kendi kendime bitmesin bu kitap diyordum. Sonu böyle bitemez bitmemeli derken acı sonun bir tokat gibi okuyucunun yüzüne inmesinden midir bilmem kitabın etkisinden günlerce kurtulamıyor okuyucu….



2 yorum:

Adsız dedi ki...

ÇOK GÜZEL BİR KİTAP...

Unknown dedi ki...

Bu kitabın ilk sayfalarında sıkılmıştım, ama sonra sonlarına doğru çok etkilendim. buket:)