9 Haziran 2010 Çarşamba

BİR GÜN VE AYŞE KULİN

Çok okunan yazarlar arasında yer alan Ayşe Kulin, hem iş yaşamında hem de aile yaşamındaki başarısından dolayı modern Türk kadını imajının tipik bir temsilcisidir. Zamanının büyük bir bölümünü, yazacağı romanlar ve yaratacağı karakterlere ilişkin kaynaklar derlemekte ve onları okumakla geçirmektedir. Köprü ve Türkan adlı eserleriyle biyografik roman yazmadaki ustalığını gözler önüne sererken yoğun araştırma ve çalışmalarının karşılığını da satış rekorları kırarak almaktadır.
Bir Gün, adlı kitabını da biyografik roman tarzında yazmayı düşünmüş yazarımız; fakat romanında ana karakter olarak düşündüğü Leyla Zana’ya biyografisini yazma teklifinde bulunur. Leyla Zana'dan olumlu yanıt alamayınca "ondan esinlenerek" Zeliha'yı yarattığını yazarımız kendisi belirtmiştir. Romanın kadın kahramanları Zeliha ve Nevra' nın, Leyla Zana ve Ayşe Kulin olduğu açıktır. Romanın Nevra'nın hapisteki Kürt kadın politikacı Zeliha ile yaptığı röportaj üzerine inşa edilmiş olması da kahramanların kimliğini açıkça ortaya koyuyor. Bir Gün, adı gibi bir günde okunup bitecek; ama etkisi hafızalarımızda uzun süre devam edecek bir kitap. Cahillik, töre, kavga ve doğudaki kadınlarımızın dramı ve Türk- Kürt çatışmasının farklı bir pencereden anlatıldığı bir kitap. Siz biz kavgası, önyargılar, bu güzelim ülkede kardeşçe yaşayamamanın sebepleri iki kadın kahramanın birkaç saatlik görüşmesi arasına sıkıştırılmış. Tüm bu özellikleri ilk bakışta romanı ilgi çekici kılıyor. Türkiye’de Kürt sorunu yıllardır, sadece şiddetin diliyle konuşulmuştur. Bu sorunun Türk ve Kürt kadınlarınca konuşulmaya başlanması düşüncesi, gerçekten de barış adına yaratıcı ve heyecan verici bir düşüncedir. İki kadının, milliyetçiliğin ve militarizmin gölgesini düşürmeden, farklılıklarına rağmen eşit bir düzlemde buluşarak kurdukları diyalog da oldukça güzel. İki karakter romanın başından itibaren Türk-Kürt, siz –biz kavgası veriyor; ama romanın sonunda her şey bir anda çözülüyor. Sonuç olarak Doğu’daki insanlar, özellikle kızlar eğitilirse sorunların biteceği söyleniyor. Fakat böyle bir romanın ezberlerimizi bozması, önyargılarımızı sarsması, barışa dair yeni şeyler söylemesi beklenirdi. Ne yazık ki bu beklenti gerçekleşmiyor.Yoksulluğun eğitimle aşılacağı savına benzer şekilde, bu romanda tüm sorunların Kürt kadınların eğitilerek çözüleceği savunuyor. Yazar "Leyla Zana keşke kadınları eğitse" temennisi ile ulaştığı çözümün altını bir kez daha çiziyor. Tüm bunları göz önüne aldığımda romanın bitişi beni hayal kırıklığına uğrattı. Mutlaka eğitim gerekir, özellikle kızların eğitimi; ama bu meselenin başka çözümleri de olabilirdi. Romanın sonunda cahilliğe karşı savaş açma düşüncesi hakim. Bu mesajı daha farklı verebilirdi diye düşündüm.
Her şeye rağmen usta yazarımız, böylesine karmaşık bir meseleyi sade, akıcı bir dille anlatması kitabı ilgi çekici kılıyor. Bu tür kitapları her kesimden insanın okumasını, kavgaların, cinayetlerin son bulmasını ve şu güzelim yurdumda kardeş ve barış içerisinde yaşamayı temenni ediyorum.

Hiç yorum yok: