22 Eylül 2011 Perşembe

NAŞİDE GÖKBUDAK- SIDIKA HANIM VE ASIL ADI ATİYE

Türkçe ve edebiyata çocuk yaşta merak sardığını, hukuk fakültesini kazandığı ve ekonomik sebeplerden dolayı bitiremediğini ve evlendikten sonra da eşiyle, çocuklarıyla daha sonrasında da torunlarıyla ilgilendiği için kendine ve edebiyata zaman ayıramadığını bir televizyon kanalında dile getirmişti Naşide Gökbudak. Koskoca bir ömrü sadece çevresindekilere adayıp kendi zevklerini 65 yaşına kadar ertelediğini söyleyen günümüz yazarlarından biridir.

Yazarımızın ilk kitabı olan Sıdıka Hanım’ı üç dört yıl önce okumuş; ama yazarını hiç merak etmemiştim. Bu röportajdan sonra Naşide Gökbudak’a ait bir eser daha okuma ihtiyacı duydum ve Asıl Adı Atiye adlı kitabını okudum. İki kitabın birbiriyle bağlantılı olduğunu ve aradan geçen üç dört yıla rağmen Sıdıka Hanım’a ait birçok ayrıntıyı hatırlıyor olmama kendim bile şaşırdım.

Sıdıka Hanım, Elazığ yöresinde bir ağanın güzeller güzeli bir kızı. Hem güzelliği ile hem de terbiyesi ile birçok kişinin dikkatini çekiyor. Dilşat Hanım, oğlunun eve bağlanıp düzenli bir hayatı olsun diye Sıdıka Hanım ile oğlunu evlendiriyor. Oğlu evliliğinin ilk zamanları düzenli bir hayat yaşasa da içki ve şehvete düşkünlüğü yüzünden gerek karısını gerekse çocuklarını ihmal ediyor. Çoğu zaman eve gelmiyor gelse de içkili olduğu için evdekilere eziyet ediyor. Saray yavrusu bir evde zengin bir hayat süren Sıdıka Hanım mutlu değildir; ama tek tesellisi kayınvalidesi Dilşat Hanım’ın ona her konuda destek olup çocuklarına o dönemin en iyi eğitimlerini verdirebilmesidir. Zamanla Dilşat Hanım tüm işlerin başına geçer; fakat azalan servete engel olamaz. Dilşat Hanım’ın ölümüyle de oğlu daha savurgan bir hayat yaşar ve son olarak ellerindeki konağı da satar

Çocuklar ile sefaletle mücadele eden Sıdıka Hanım’ın tek hayali kalmıştır o da askeri okulda okuyan oğlu Ziver’in zabit olduğunu görebilmektir. Fakat Ziver’de genç yaşta hayata veda etmesiyle roman son bulur. Kitabı kapattığınız an Sıdıka Hanım’ın bu dünyaya çile çekmek için geldiğini düşünmekten alıkoyamazsınız kendinizi.

Asıl Adı Atiye kitabını elime aldığım an aradan geçen yıllara rağmen romana kaldığım yerden devam ettiğimi hissettim. Sıdıka Hanım hala sıkıntı çekmektedir ve küçük bir eve taşınmıştır. Büyük kız Atiye evlilik çağına gelmiş kültürlü güzel biridir, aynı zamanda da kendini beğenmiş bir kişi görüntü sergilemektedir. Çocukluğundan beri aşık olduğu Kemal ile evlenme hayalleri kurmaktadır; fakat Kemal’in para için başka bir ile evlenmesi ile hayatında büyük bir darbe alır ve o anki ilk talibi Mustafa ile evlenir. Kocası, Atiye’yi çok sevmekte ve saygı duymaktadır. Evliliğinin ilk yıllarında Atiye bir sağlık problemleri ile karşılaşır ve çocuk sahibi olamaz. Kocası bu durumu önemsemez; fakat zaman içinde başka bir kadınla ilişki yaşamaya başlar. Atiye Hanım birkaç kez affedip evliliğini kurtarmaya çalışsa da sonunda gururuna yenik düşer ve boşanır.

Atiye Hanım o dönemin en iyi terzilerinden olup gerek kültürü ile gerek giyim kuşamı ve konuşması ile tüm dikkatleri üzerine çekmektedir. Hatta Atatürk adına verilen bir yemeğe kendisi de çağırılmış; fakat kocası çağırılmamıştı. Yemeğe yalnız katılmak zorunda kalmıştı. Kocası Mustafa, karısının her zamana kendinden ön planda olmasına aldırmıyor gibi görünse de aslında bu ezikliğini de eşini aldatarak intikam almıştır.

Atiye Hanım için yalnızlık günleri başlamıştır. Önceleri yeğenleri ve kardeşleri ile vakit geçirse de zamanla yalnızlığın girdabından kendisini kurtaramaz. Hatta çocukluk aşkı Kemal ile karşılaşır ve onunda karısını kaybetmiş olduğunu öğrenir. Kemal Bey, geri kalan hayatına onunla geçirmek istediğini dile getirir; fakat Kemal Bey, eşine ölürken başka kimseyle nikah kıymayacağına dair söz verdiği için nikahsız yaşamayı teklif eder. Atiye Hanım, Kemal Bey’i çok sevse de büyük aşkını içine gömüp onurunu düşünerek teklifi reddeder. Yalnızlıkla boğuşan Atiye Hanım nihayetinde yalnızlığına yenilir ve hayatının son günlerini ise Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde geçirir ve ardından kimsesizler mezarlığına defnedilir.

Yazarımız, her iki kitabındaki kahramanları kendi ailesinden seçtiğini dile getirmiş ve özellikle teyzesi olan Atiye Hanım’ın hayatını anlatmaktan onur duyduğunu dile getirmiştir. Yazarımız kuşaktan kuşağa dinlediklerini kendi hayal gücü ile kurgulamış ve bizlere sunmuştur. Her iki kitabın anlatımı için bir şeyler söylemek gerekirse okuyucuyu yormayan oldukça sade bir dille yazıldıklarını belirtebilirim. Bu sadelikten dolayı edebi bir zevk almak benim için mümkün olmadı. Sanki karşıma bir kişi oturmuş günlük hayata dair bana sıradan bir şeyler anlatıyor gibi geldi. Her iki eserden de çok fazla zevk almasam da, eserin mutlaka okunması gerektiğini söyleyemesem de eserin yine de başarılı olduğunu belirteyim. Özellikle Sıdıka Hanım yazıldığı dönemde satış rekorları kırmıştı. Dolambaçsız, süssüz, karşısındaki ile konuşuyor gibi yazmak da kolay değil, ne de olsa (!) Üstelik zevkler ve renkler tartışılamaz diyerek bu kitabı okuyanlardan yazdıklarıma yorum yapmalarını diliyorum.

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Ellerinize sağlık kitapları güzel yorumlamışsınız...

Sesilya dedi ki...

sidika hanim'i bitirmek uzereyim gerçekten guzel bi kitap , ardindan asil adi atiye ile devam edecegim insallah :)