23 Kasım 2011 Çarşamba

ÖĞRETMENLERİMİZ,GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN

Öğretmenlik, insanlık tarihinin en eski, en anlamlı, en kutsal ve en ölümsüz mesleği olduğunu hepimiz biliriz. Böylesine önemli bir mesleği yapabilmek için öncelikle içimizde büyük bir insan sevgisinin olması gerektiği bir gerçektir. İnsanı sevmek sadece ve sadece ona güler yüz göstermek yardım etmek veya sırtını sıvazlamak değildir. Bence insanı sevmek, onun geleceğini sağlam ve güzel temeller üzerine kurmasına yardımcı olmaktır, yine insanı sevmek ona yılmadan yorulmadan bir şeyler öğretmek, doğru yolu göstermektir. Tüm bunları yaparken de ona güler yüzle, tatlı dille yaklaşmak, anlayışlı olmak, gerektiğinde sırtını sıvazlamak, gerektiğinde ise onu uyarmak demektir. Yüreği insan sevgisi ile dolup taşan tüm Öğretmenlerimiz, Günümüz Kutlu Olsun…


Yüreği insan sevgisi ile dolu olan öğretmenlerimizin bir de bitmez tükenmez bir sabırları vardır. Çevremdeki birçok ana babanın bana :”Biz evde ikisinin üçünün hakkından gelemiyoruz, siz bu kadar çocukla nasıl baş ediyorsunuz, Allah sizlere sabır versin” şeklinde dua ettiklerini, ergenlik çağındaki çocukları içinde ise :”Bizim lafımızı, sözümüzü dinlemiyorlar, siz bir konuşsanız hocam.” diye çaresizliklerini dile getirdiklerini çok iyi biliriz. Sabırla çalışır öğretmenim, ektiği fidanların biri bile çürümesin diye nakış işler gibi yorulmadan, yılmadan emek harcar öğrencilerine ve asla acele etmez meyvelerini toplamak için… Ektiği fidanları sabırla büyüten Öğretmenlerimiz, Günümüz Kutlu Olsun…

Sevgi ile yoğurdukları sabırlarında kocaman kocaman umutları vardır benim öğretmenimin… Hiçbir zaman umutsuzluğa yer yoktur onların yüreğinde. Yetiştirdikleri çocuklarla geleceğe ışık tutacaklarını bilerek çalışırlar. Vatanını, milletini, bayrağını seven, ülkelerimizi daha ileriye götürecek bireyler olarak görür öğrencisini. Bilir ki bunları söyleyerek yetiştirdiği fidanların asla onu yanıltmayacağını… Umutsuzluğa kapılmadan pırlanta gibi nesiller yetiştiren Öğretmenlerimiz, Günümüz kutlu Olsun…


Sevgili Öğretmen Arkadaşlarım,

Bugün öğrencileriniz okul kapılarda karşılayacak sizi, gözlerinde farklı bir ışıltı, içlerinde farklı bir heyecanla sizi görmek, sizin bu özel ve anlamlı gününüzü kutlamak için adeta birbirleriyle yarışacaklar. Sizlere olan sevgisini ifade edebilmek için avuçlarının içinde ya küçük bir hediye ya da yüreğinden gelen tertemiz bir sevgiyle ‘Öğretmenim, Öğretmenler Gününüz Kutlu Olsun.’diyecekler. Bu küçücük bedenlerden gelen kocaman sevgiler biliyorum ki sizin sevgiyle, sabırla ve umutla büyüttüğünüz geleceğimizdir.


Geçmiş ve geleceğe emeği geçen, geleceğimize ışık tutan tüm öğretmenlerin, öğretmenler gününü kutluyorum ve hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Yazınızda belirtiğiniz tüm durumlara gönülden katılıyor sizin ustalığınız kadar olmasa da bu önemli gün vesilesiyle öğretmenlik hakkındaki bazı sorunlara ben de dikkat çekmek istiyorum.

Mesleğini en iyi şekilde yapmaya çalışan herkese saygılarımla...

Öğretmenlik sıradan bir memurluk, iş değildir elbette. Bir insana bir şeyler öğretmek dünyanın en zor işlerindendir belki de. Öğretmenlerden hesap sorulur bu dersi bu öğrencilere neden öğretemedin diye. Devlet ya da özel sektör fark etmez. Müdürle, patronla,veliyle her an karşı karşıya kalınabilinir.
İşin içinde olmayanların saçma sapan tavırları vardır.Dünyaya ikinci kez gelirsem öğretmen olayım diye.Ama bu istek, işin manevi hazzından kutsallığından kaynaklanmaz.Oh ne güzel 3 ay tatili var(ki lise öğretmenleri için yarıyıl tatili dahil 2 aydır),dersin bitince evine gidersin,ne kadar çok para alıyorsunuz,ne iş yapıyorsunuz ki... gibi cahilce yaklaşımlar.Hele bazen velilerden çocuğum hiçbir şey olamayacaksa bari bir öğretmen olsun lafını duyduğunuzda, bu kendince mesleği basit ve küçük gören tavır karşısında gerçekten sinirlenmemek elde değildir.Böyle durumlarda inşallah öğretmen olursunuz ya da çocuğunuz da öğretmen olur denilebilir aslında.Bu bilgisiz insanlar,diğer meslek gruplarındakiler; sınıfta 30-40 kişinin karşısında dersi öğrencilere öğretme zorunluluğu bulunan,sonunda bir şekilde hesap sorulan bu durumu anlamadan öğretmenlerin halini anlayamazlar.Topluluk karşısında zaten çoğunlukla iki lafı bir araya getiremezler.Zannederler ki o öğretmen sınıfta kendilerinin iş yerlerinde iki evrak yazıp çoğu zaman da boş boş oturduğu gibi sorumsuzca oturur,mesaisi bitince çeker gider.Öğretmen kadar gece yarılarına kadar ders çalışmak zorunda olan,eve iş götüren,yazılı,ödev okuyan,etkinliklerde törenlerde aktif çalışan, bunlar dışında okul evrak işleri yapan,sınıfta dili damağı kuruyan,gırtlak patlatan,katta bahçede yaz-kış disiplin için ders aralarında nöbet tutturulan... başka bir çalışan yoktur sanırım.
Tabii ki görevini işini en iyi şekilde, layığıyla yapmaya çalışanların,farklı meslek gruplarında çalışanların işleri de kutsaldır,zordur.Yeter ki işinde iyi niyetle dürüstçe emek harcasın!..
Bu arada toplumda öğretmenlik denince farklı algıların oluşmasında önde gelen neden,tüm öğretmenlik türlerinin yaptığı işin birbirine denk olmamasıdır.Bazı dallarda öğretmen olmak diğerlerine göre fazlasıyla zorluklarla doludur.Üniversite sınavı sonucunda yüksek puanlı olduğu için kazanmak ,kazanılan nitelikli üniversitelerin fakültelerindeki zor bölümleri bitirmek, gerekirse yüksek lisans yapmak,ardından haksızlıklarla dolu KPSS süreci,Uyduruk üniversitelerin çeşitli bölümlerinden kolayca mezun olanlar ve Açık Hava Fakültesi mezunlarıyla hemen hemen aynı şekilde değerlendirilmek ...80 üzeri puanlarla atanmayan matematik ,fizik,..öğretmenliğine karşı 14-21-40 puanlarla atanan çoook kaliteli Din Kültürü Ahlak Bilgisi,Sınıf Rehber Öğretmeni,garip isimli meslek dersi öğretmenleri...Son 8-9 yılı incelediğinizde ülkenin MEB'e göre ülkenin Türk Dili Edebiyatı,Matematik,Fizik,Kimya,Biyoloji,... gibi en önde gelen dallarda öğretmen gereksinimi yokmuş gibi bir durum ortaya çıkıyor.Ne yazık ki Milli Eğitim Bakanlığı'nın başındaki son iki kişinin mesleklerine baktığımızda biri hukukçu diğeri işletmeci!.. Ülkenin başındakiler ulusal eğitim-öğretime gereken değeri vermeyince,anayasada da geçen parasız eğitim-öğrenim hakkı isteyenlere kötü gözle bakıp bunları cezalandırınca,okullarda onlarca sorun varken sırf birilerini zengin etmek için biraz da ayranı yok içmeye... mantığıyla göstermelik teknolojik ,”öğrenci odaklı!” ama içi bomboş,ilköğretimde kraldan çok kralcı,işgüzar ülke insanının maddi olanaklarının durumunu görmezlikten gelen (internet,çıktı alma,..)kırtasiye kalabalığı içinde tüm performans ödevlerinin veliler tarafından yapılmaya çalışıldığı, bir eğitim-öğretim anlayışıyla zırcahil,sorgulamayan,kendi dilini konuşup yazmaktan aciz,analitik,sayısal,soyut düşünebilme yeteneğini kazanamadan kaybetmiş bir nesil oluştu bile...

Adsız dedi ki...

...
Aslında meslektaşların bir çoğunda ayrıca şöyle durumlar da var: Bazılarında gerçekten öğrenciye top verilir oyun oynarlar ;bazıları iki şarkı söyler ders geçer.Adını bile söyleyemediğimiz meslek dersi öğretmenlik türlerinde yıl boyu işlenecek 40 sayfalık dersler vardır.Bazıları hiç derse girmez tam ek ders ücreti alır.Bir de makam odaları vardır.
Diğer bir nedense bir şekilde önde gelen iş yükü ağır öğretmenlik türlerinden birini bitirdiği halde okulda öğrencilere hiçbir şey vermeyip özensizce bu işi öylesine götürmeye çalışanların yarattığı olumsuz intibadır. Maalesef bu kişiler hem öğretmenlik mesleğine laf getirirler hem de çalışkan meslektaşlarıyla aynı (hatta torpilliler daha fazla)özlük haklarına sahiptirler.
Tüm bunların sonucunda da öğretmen halkın ve öğrencinin gözünde de geçmişteki saygınlığını kaybetmiştir.
Ülkemizde öğretmenlik türlerini, uzman öğreticiliği,usta öğreticiliği iyi ayırmak gerekir.Herkese öğretmen denmemeli!..
Nihayetinde tüm öğretmenler olarak dileğimiz,hedefimiz (atanmamış,atanamamış,KPSSP3 puanıyla mesleği dışında başka memuriyet kazanmak zorunda bırakılmış,halen devlette çalışanlar,özel okul ve dershanelerdekiler,emekliler...) ülkemizde öğretmenliğin maddi ve manevi açıdan hak ettiği değeri alması ve dünyanın eşsiz devrimci devlet adamı,askeri dehası,devletimizin kurucusu, tek başöğretmenimiz Mustafa Kemal ATATÜRK'ün belirttiği şekilde aydınlık Türkiye Cumhuriyeti yolunda,"Yaşamda Gerçek Yol Gösterici İlimdir,Fendir" düşüncesiyle YENİ NESİL ÖĞRETMENLERİN ESERİ OLMALIDIR.
Günümüz Kutlu Olsun... GÜRAY ARSLAN

GÜLER YASAR OZAFACAN dedi ki...

Sayın Güray Hocam,
Öğretmenlerin aslında tüm eğitim camiasının kanayan yarasını çok güzel dile getirmişsiniz.Söylediğiniz her sözde harfiyen katılıyorum. elinize, dilinize ve yüreğinize sağlık.