4 Şubat 2011 Cuma

KİMYA HATUN - SAİDE KUDS




Kitapçı raflarında uzun bir süredir görüp de merak ettiğim; fakat okumak için bir türlü fırsat bulamadığım Kimya Hatun kitabını nihayet aldım ve büyük bir heyecan ve mutlulukla okumaya başladım. Kimya Hatun’u; Mevlana’nın evlatlığı, Şems’in hayat arkadaşı, tarikat kültürüyle haremde büyümüş genç, güzel ve zeki bir kız diye tanımıştım okuduğum tüm kitaplarda... Konya ‘dan gelip geçmiş, Mevlana’nın yanında büyümüş, onun terbiyesi ile yoğrulmuş narin bir çiçek gibi görmüştüm onu ve çok sevmiş, hayran olmuştum Kimya Hatun’a.


Bu kitapta olaylar Kimya Hatun’unağzından anlatılmaya başlanmış. Kimya Hatun’un annesi olan Kerra Hatun, kocasının ölümünden sonra bir bağ evindeki konakta iki çocuğu ve yardımcılarıyla yaşamaya başlar. Kerra Hatun, genç ve güzel olması nedeniyle birçok evlilik teklifi alır ve en sonunda Konya müftüsü olan Mevlana’nın teklifini kabul edip onun haremine yerleşir ve birkaç ay sonra çocuklarını da yanına alır. Buraya kadar her şey o kadar güzel anlatılmış ki kitabı elinizden bir an olsun bırakmak istemezsiniz. Fakat Kerra Hatun’un, Mevlana‘nın haremine yerleştikten sonra yaşanan olaylar insanı kızdıracak türden.

Saide Kutsi, İranlı bir bayandır. Bu kitabı İran’da en çok beğenilen ve okunan kitaplar arasında yer almış olması ve edebiyat ödülü aldığını düşünerek ne kadar kızsam da kitabı tamamlamayı düşündüm.

Haremde geçen her hadise benim canımı sıkıyordu. Kitapta neredeyse tüm karakterler kötü tanıtılırken iyi gösterilen sadece iki karakter vardı. Biri Kimya Hatun diğeri ise Mevlana’nın küçük oğlu Alaeddin. Yazarımız roman kahramanlarını haksız yere karaladığı, hatta bazı yerlerde İslam’a, Mevlana’ya, Sultan Veled’e ve özellikle de Şems’e saldırarak onları çok farklı bir kişi göstermeye çalışarak neyi amaçladığını çok merak ediyorum.

Tasavvuf dünyasının iki dev ismi Şems ve Mevlana birbirlerini tanıdıktan sonra dinsizliğe varan yaşamları, Şems’in genç ve güzel karısına uyguladığı şiddet, tüm insanlığa duyduğu öfke, Mevlana’nın çocuklarına ilgisizliği, kadınlara olan bakışı ve kadınlardan nefret edip onları değersiz görmesi, Sultan Veled’in asabiyeti ve kimse tarafından sevilmeyişi, Sadressin Konevi’nin Mevlana’ya olan öfkesi, kıskançlığı ve düşmanlığı gibi daha sayamayacağım birçok olay içimi öylesine acıttı ki bu ilim, irfan sahibi insanların hayatlarına dair bilgim olmasa bu yüksek şahsiyetler hakkında farklı düşüneceğim.

Şems Tebrizi’yi karalamak isteyenler için Kimya Hatun bulunmaz bir hazine olmuş diye düşünüyorum. Asırlardır gizemini koruyan Kimya Hatun’un bu denli günahkâr tanıtılması, eşine ihanet ettiği düşüncesi ile Şems tarafından boynu kırılarak öldürülmesi ve Şems’in katil olarak tanıtılmasının bilinçli olarak yapılmış kanaatindeyim. Çünkü çoğu olayın gerçekle hiçbir alakası yok. Şems, Mevlana, Sultan Veled, Kerra ve Kimya Hatun kimdir diye soracak olursak bunun cevabı kesinlikle İranlı yazar Saide Kuds’ün anlattığı kişiler değildir diyebiliriz. Tamam romanlarda kurgu vardır; fakat tarihe mal olmuş kişilerin kişilikleri ve yaşamları kurgulanırsa insanlara yanlış bilgi vermiş oluruz.

Bu kitap için yazarın ilk romanı olmasının verdiği bir acemiliktir veya yazarın İranlı olmasından dolayı İran’daki yaşamı, kadının değerini(daha doğrusu değersizliğini) göstermek için tarihi bir karekter kullanmasındandır veya en kötüsü “Mevlana Düşmanlığıdır.” Edebiyat ödülü almış bir eser de olsa Mevlana ve Şems’i tanımayanlara tavsiye etmeyeceğim bir kitap olup Mevlana ve Şems’e dair bilgileri olanlar için ise bu kitabın tamamen hayal ürünü olduğunu düşünerek okumaları…

2 yorum:

Unknown dedi ki...

yazınız oldukça ilgimi çekti ve sanırım kitabı okumalıyım:)

Adsız dedi ki...

adi gecen kitabi okuyan ve dogru mu diye sormadan savunan..Almanya'da bir bayan vasitasi ile ogrendim..tamamen karalamak icin yazilmis..ve degerlerimize saldiran bir kitaptir..ve TC tarafindan yayinlanmasi yasaklanmalidir.