7 Ocak 2011 Cuma

AŞKIN GÖZYAŞLARI-SİNAN YAĞMUR

Satış rekorları kıran Aşkın Gözyaşları kitabını en sonunda okuyup bitirdim; ama bitmesini hiç istemeyerek, içim acıyarak kimi zaman gözyaşlarıma hakim olamayarak, kimi zamanda yüzümdeki tebessüme engel olamayarak okudum. Kitabı özetlemek isterim; ama zaten herkes Mevlana ve Şems’e dair, onların dostluğuna, aşkına dair bir bilgiye sahiptir. Ayrıca bu aşkı özetlemeye ne benim yüreğim ne de benim kelimelerim yeter.


Daha öncesinde Mevlana ve Şems aşkına, dostluğuna dair Elif Şafak’ın Aşk, Ahmet Ümit ‘in Bab-ı Esrar kitaplarını okumuştum. Bu kitaplardan da çok farklı, güzel tatlar almış ve gerçek anlamda etkilenmiştim. Yine aynı konuda yazılan; fakat farklı bir yazarın kaleminde yeşeren bir aşk diye düşünerek kitaba başlarken, Sinan Yağmur’un kitabın önsözüne Şems’in ağzından yazdığı cümleleri okuyunca daha bir merakla başladım kitabı okumaya: “Tasavvufun tozunu yutmayanlar, Konya’nın yolunu tutmayanlar ne derece doğru anlayabilirler beni. Beni anlamayanlar, bana ait olmayan sahte düşlerini benim üzerimden taşıma cüretini nasıl bulabildiler? Yediğim bıçak darbelerinden daha derin acılar verir ruhuma beni olduğum gibi görmeyen yazılar. Ben ki kuralları yıkmaya gelmiş Şems, ben ki dünya nimetlerini elinin tersi ile itmiş Şems, nasıl olur da 40 kural yaftasını yakıştırırlar bana. Neden kendi entrikalarının ortasına yerleştirirler beni.” Yazıyor bir de satış rekorları kırmak için Şems ve Mevlana’nın, Konya’nın yanlış anlatıldığından bahsediyordu.



Yazarımız Sinan Yağmur gerek Konya ilahiyat mezunu olması, gerek yıllarca Konya’da yaşayıp bu havayı solumuş olması ve en çok da kitabın sonunda birçok profesörün isminin geçip bu profesörlerin bilgilerine başvurulmuş olması kitabın gerçekliği konusunda beni etkiledi ve okuduğum diğer kitaplardan farkını öğrenmek için kitaba büyük bir merakla başladım.

Kitap, Şems’in ağzından anlatılıyor ve Şems'in çocukluğuna ve Mevlana'dan önceki hayatına dair de bilgilerle sade bir dille başlıyor. Şems’in Konya ve Tebriz halkını nasıl sınavlardan geçirdiği ve en önemlisi de Mevlana'yı ne tür sınavlardan geçirdiği nasıl başarılı olduğu da anlatıyor Şems’in çocukluğundan ölümüne ve hatta ölümünden sonra yaşananlara değinirken Mevlana ve Şems aşkını, dostluğunu etkileyici bir şekilde kaleme alıyor. Ayrıca Mevlana’nın oğlu Alaadin’in Şems’e olan nefretine rağmen zamanla hatasını anlayıp Konya’yı terk etmesi ve Şems’in öldürülmesi olayına karışmamış olmasından bahsediyor oysa diğer kitaplarda Şems’i öldürenler arasında Alaadin’in de yer aldığı yazıyordu. Kimya Hatun'un ve Şems arasındaki saf aşkı, Kimya Hatun'un intihar değil de hastalık nedeniyle öldüğünü, Şems’in Kimya Hatun’a ne kadar değer verip hastalığında ona nasıl destek olduğunu ve ölümünden dolayı Şems’in sözleri ve yaşadıklarını okurken yüreğinizin acıdığını hissedeceksiniz. Bir insanı hiçbir karşılık beklemeden sevmenin ne kadar güzel ve yüce bir duygu olduğuna inanacaksınız.

Uzun süre etkisinden kurtulamayacağınız kitaptaki bazı yerdeki mecazlı söyleyişler anlamayı zorlaştırsa da hayata, yaşananlara bir de Şems’in gözünden bakmak için bu kitabı herkese tavsiye ederim.

.

Hiç yorum yok: