7 Aralık 2010 Salı

ATAMIZIN MANEVİYATI

 Güzelim gençlik yıllarını ülkesi için seve seve veren, yüreği vatan aşkıyla yanan, milletinin özgürlüğünü her şeyinin üstünde tutan, bayrağına, diline, dinine değer veren, sevgi dolu yüreği ve cesareti ile dünya liderlerine kafa tutan, düşmanlarına meydan okuyan Atamızın bazı özelliklerinin yanlış bilinmesi benim içimi acıttığı için böyle bir yazı yazıyorum. Ulu Önderimi en azından kendi çevreme tanıtarak Atamıza yaptığımız haksızlık açısından azıcık da olsa vicdanımı rahatlatmak için kaleme almak istedim bu yazıyı.

   Özellikle bazı çevreler ve bazı insanlar tarafından Ulu Önderimizin dinsizlikle itham edilmesi, Atatürk’ü sevmenin de dinsizliğe eş değer gibi görülmesi ve yine bazı çevrelerin Atatürk’ün laikliğinde dinin yer alamayacağını vurgulamaları gerçek anlamda beni çok üzmektedir. Atamızın farklı insanlar tarafından, farklı algılanmasının sebebini biraz düşününce cevabını bulmak hiç de zor değil. Cevap: Bizlerin kulaktan dolma bilgilere sahip olmamız, araştırma yapmaya gerek duymadan çevremizdeki insanların düşüncelerini koşulsuz kabul etmiş olmamız. Zaten insanın çevresi onun hayata bakışını da yansıtmaz mı?

   Atatürk, İslam ahlakını ve dini vecibelerini daha aile ocağındayken öğrenmiş ve bunu ömrü boyunca pekiştirerek geliştirmiştir. Ulu Önder, gericilikle mücadele ederken İslam'ı yüceltmiştir. Tekke, türbe ve zaviyeler Atatürk döneminde kapanmış; ama ilk Türkçe Kuran meali de yine onun döneminde yayınlanmıştır. Kuran'ın Türkçeye çevrilmesi emrini verirken, Atatürk'ün isteği Müslüman Türk milletinin imanını güçlendirmektedir. Cumhuriyetin ilk on beş yılında -yani Atatürk'ün hayatı süresince- Kuran'la ilgili 10 kadar eser yazılıp yayınlanmıştır. Bu eserlerin pek çoğunu da Elmalı Hamdi Yazır adlı alimimizin kalemindendir. Bu eserler de halkımıza ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Ayrıca ilk defa Atatürk döneminde Peygamber Efendimizin hayatı ile ilgili kitaplar ve sözleri Türkçeye çevrilmiştir. Üstelik bu hadisler de, halkımıza gerçek İslam'ı öğretme çerçevesinde yine ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Yine aynı dönemde camilerin din görevlisi ihtiyacını karşılamak amacıyla İmam-Hatip okulları açılmıştır.

   Atatürk, dinin var olmadığı veya dini değerlerin ortadan kalktığı bir toplumda aile, ahlak ve devlet kavramları da geçerliliğini yitireceğini ve kısa süre içinde bu değerlerin ortadan kalkacağını vurgulamıştır. Bu değerlerin ortadan kalkması da tarihi ve kültürü ne kadar eskiye dayanırsa dayansın o toplumun, milli ve manevi tüm bağlarının parçalanmasına, anarşinin hortlamasına ve toplumun bölünmesine hatta o toplumun tarih sahnesinden silineceğini her fırsatta vurgulamıştır.

   Son olarak da Atamızın, İslam dininin tamamen ilme ve mantığa uygun mükemmel bir din olduğunu vurgulayan  ve dine verdiği önemini belirten sözleri ile yazımı bitirmek istiyorum:

   "Bizim dinimiz en makul ve en doğal bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, ilme ve mantığa uygun olması gerekir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. ... İslam'ın sosyal hayatı içinde hiç kimsenin, bir özel sınıf halinde varlığını sürdürme hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini kurallara uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz" (Atatürk"ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2, s. 90)

   "Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum."

4 yorum:

çiğdem dedi ki...

ellerine sağlık çok beğendim yazını...eğitici bir yazı olmuş gerçekten

sevim dedi ki...

canım benım yazın çok güzel olmuş inanki bazı şeyleri ben de senın yazın sayesınde öğrendim... gerçekten bizler kulaktan dolma bilgilerle yaşıyoruz...

AYSE GUL dedi ki...

ÇOK GUZEL BIR YAZI OLMUSSSSS....

selma güçlü dedi ki...

gerçekten güzel bir yazı olmuş elinize ve yüreğinize sağlık...