13 Aralık 2010 Pazartesi

GÜZEL BİR KONYA GEZİSİ


Pazar günü dediğimizde, hoş bir pazar kahvaltısı ile başlanan ve devamında evde miskince de olsa güzel saatlerin geçirildiği bir gün gelir hepimizin aklına. Oysa bu pazar biraz farklı olacaktı benim için. Saat 7.00’ de Kızılay’da olmamız gerektiği için günün ilk ışıklarıyla birlikte yeni bir güne büyük bir hızla başladım. 6.30’da arkadaşlarım Senem ve Ömer beni almaya geldi. Bir pazar sabahı ve bu kadar erken saatlerde büfenin önünde tur arabasını beklemek hiç de zevkli değildi. Üstelik bu bekleyiş beni biraz da tedirgin etmişti, neyse ki tur arabasının gelmesiyle üzerimdeki tüm sıkıntılar geçmişti. Arkadaşlar Türk Kadınları Kültür Derneği üyeleriydi ve Sinem beni arkadaşlarıyla teker teker tanıştırdı. Otobüsün hareket etmesiyle pazar kahvaltımızı çok güzel poğaça ve kurabiyelerle yaptık. Rehberimiz Cem Bey, Mevlana ve Konya hakkında bilgiler vermeye başladı. Arkadaşlarımız arasında tarihi çok iyi bilen ve üniversite öğretim üyeleri de vardı. Hatta şöyle bir olay bile yaşanmıştı: Bir arkadaş din felsefesinde doktora yapıyormuş. Rehberimiz bir ara Mevlana Celalettin Rumi’nin Rumelili olduğunu söyleyince arkadaş buna itiraz etti ve bunun üzerine etkileyici bir konuşma yaptı. Mevlana’nın bir edebiyatçı olmadığını ve aslen Anadolulu olduğuna değindi.

Konya’ya vardığımızda ilk olarak Şemsi Tebriz- i Türbesi’ni ziyaret ettik. Saat 11.30’da Damla Restorant adlı bir lokantada Konya’nın meşhur o güzelim etli ekmeğinden yedik. Saat 13’te ise stadyumda Sema Gösterileri’ni izlemeye gittik. Biletlerimiz önceden ayarlandığından olsa gerek yerimiz önlerde ve oldukça da güzeldi. Üstelik her koltuğa da sema gösterilerini tanıtan bir broşür konulduğu için Sema Gösterileri başlamadan, bu konu hakkında kimimiz yeni şeyler öğrenirken, kimimizde bilgilerini tazelemiş oldu. Önce Ahmet Özhan’ın konseri vardı. Ahmet Özhan yıllara rağmen hala çok yakışıklı ve hala tasavvufi çizgisini çok güzel bir şekilde korumaktaydı. Mevlana’nın eserlerini de çok etkileyici bir şekilde okudu. Daha sonra sema gösterileri başladı. Sema gösterisinin ardından Alâeddin Keykubat camisini gezdik. 1200’lü yıllardan beri ahşap minberinde hala hiçbir yıpranma olmamış ve tüm ihtişamı ile karşımızda duruyor ve geçen günlere meydan okuyordu adeta.

En son olarak Mevlana Müzesini gezdik. Şeb-i Aruz törenlerinden dolayı müthiş kalabalıktı. Her milletten insan, yan yana dizilmiş ve üstelik yerlere oturmuş ibadetlerini yapıyordu. Dikkatimi en çok da Japonlar çekmişti, adeta kendilerinden geçmiş bir başka dünyada, bir başka mutluluk yaşıyor gibiydiler.

Saat 19.00 olmuştu. Çınaraltı Restoranta gittik. İçeride canlı müzik vardı üstelik yemeklerde çok güzel görünüyordu. Önce sıcak bir bamya çorbası içtik. Ardından Konya’nın yine meşhur bir yemeği olan ‘’Tandır Kebabını’ afiyetle yedik. Ayrıca küçük güveçlerde ikram edilen üzeri çörekotu ile süslenmiş süzme yoğurt da ev baklavası tadında saray burması gibi olan tatlı da nefisti. Her şey dört dörtlüktü. Tura verdiğim 90 TL’ye de değmişti üstelik. Evde miskin miskin oturmadan dolu dolu geçirdiğim bir pazar tatili de böylece sonlanmak ve Konya gezisi de bitmek üzereydi. Mevlana Diyarı Konya’ya veda ederek otobüslerimize binip Ankara’ya doğru yol aldık. Saat 23.30 da Kızılay’a gelmiştik. Vakit oldukça geç olduğu için Cemil bizi almaya geldi. Bu kadar güzel ve yorucu bir günün ardından ertesi gün işe oldukça zor gideceğimi düşünerek yastığa başımı koyduğum an yeni günün planlarını yapmaya başlayarak uykuya daldım... Dünyayı kendine hayran bırakan güzel Mevlana’mızın güzel sözleri ile bitirmek istiyorum yazımı:

Dostluk ve kardeşlik de cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol,

Sevgide, şefkat ve merhamette güneş gibi ol,

Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol,

Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol,

Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol,

Hoşgörülülükte deniz gibi ol,

Her ne olursan ol

Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol."



Bilgi sınırı olmayan bir denizdir.

Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.


                                                                          FATMA GÖKMEN (17 ARALIK 2006 )











    

2 yorum:

GÜLER YASAR OZAFACAN dedi ki...

Güzel yazın için teşekkürler Fatma Hanım

tuğba dedi ki...

Okuyunca çok kıskandım sizi.
Üniversite yıllarımı gezerek geçirmek isteyen bir öğrenciyim. İş hayatına atıldığımda bu fırsatı bulamaycağımı düşünüyorum maalesef. Maddi durumumum el verdiğince ve Jetgenç bedavalarım oldukça gezmeye çalışıyorum aslında. Konya'da görmek istediğim yerler arasında. İşalah havalar biraz daha düzelince fırsatım olur da gidebilirim...
Ellerinize sağlık bu arada..