9 Haziran 2010 Çarşamba

İSKENDER PALA, İKİ DARBE ARASINDA

İskender Pala, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirdikten sonra askeri okullarda öğretmenliğe başlamış ve 28 Şubat YAŞ kararıyla on beş yıllık askerlik hayatına son verilmiştir. Oldukça sıkıntılı bekleyişin ardından bir üniversitede öğretmenlik mesleğine devam etmektedir. İskender Pala, askeriyede görevliyken askeri müzelerde bulunan bazı el yazması kitapları gün yüzüne çıkarıp bizlere tarihimiz hakkında bilgiler veren değerli bir yazar ve edebiyat araştırmacımızdır.
Bizler İskender Pala’ yı bu zamana kadar sadece yazar kimliği ile tanıdık fakat bu defa bilinmeyen bir özelliği olan asker kimliği ile karşımıza çıkıyor.
İskender Pala, İki Darbe Arasında adlı son kitabında dindar bir subay olarak meslek yaşamı boyunca çeşitli haksızlıklara uğradığını gerek kendisi gerek ailesinin çektiği sıkıntıları, yüreğinde çaresizliğinin sesi çığlık çığlığa bağırırken görevine devam etmek zoruna olmasını, 28 Şubat YAŞ kararlarıyla askeriyeden atılma süreci ve sonucunda gerek geçim sıkıntısını gerek ruhsal çöküntüsünü çok güzel bir dille anlatılmış. Yazarımız bir Türk profesörü olunca dili de bu kadar mükemmel olur diyorum. Deyimlere oldukça sık yer vererek Türkçemizin zenginliğini ve kendi ustalığını gözler önüne sermiştir. Yazarımız bu kitabı tarihe bir belge bırakmak için kaleme aldığını söylemiş olsa da bence bu kitap insanlarımızı özellikle dini kullanarak ordudan soğutmak, askeriyeye duyulan sevgi ve saygıyı azaltmak hatta bitirmek için yazılmış. Kitabın dili ve üslubu gerçekten mükemmel; fakat kitabı okuyacak insanlarımızın askeriyeye karşı olumsuz düşünce ve duygular besleyecek olması bakımından beğenmedim. Değerli bir ilim adamımız olan İskender Pala’nın askeriye hakkında bu kadar zehir zemberek yazı yazması beni üzdü. Askeri lokalde başörtü tahammülsüzlüğü anlatırkenki üslubu, orduda bilime yeterince önem verilmediğini uzun uzadıya yazması, edebiyat doktorası yapmış birini doktor zannedilip deniz hastanesine görevlendirildi diye alaycı bir üslup kullanması, askeriyenin eski el yazması kitapları ve MEB kitaplarını yakması, askeriyenin cahil insanlardan oluşuyormuş gibi göstermeye çalışması, kendisinden önce Kürt’lerin, Alevi’lerin ve Çingene’lerin orduya alınmadığını bu etnik ayrımcılığa kendisinden sonra inançlı, namaz kılan insanların da dahil edildiğine söylerken orduda etnik ve dinsel ayrımcılık yapıldığını ifade ederken kendisinin haksızlığa uğradığını düşünüyor. Oysaki bu kitap öncelikle askeriyeye sonra bizlere yapılmış bir haksızlıktır.

Hiç yorum yok: